Sera Gazı Emisyonlarına İlişkin Sözleşme, Protokoller ve Mevzuat
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, doğanın insanlığın ortak mirası olduğu yaklaşımı devlet düzeyinde kabul gördü. Bu ortak mirasın korunması için özellikle iki alanda (azaltım ve uyum) özel olarak çalışma yapılması gerektiği ortaya konuldu. İnsan uygarlığının yarattığı toplumsal zenginliğin önemli bir kısmının gelişmiş ülkeler tarafından tüketilmesine bağlı olarak ortaya çıkan sera gazı emisyonları sorunu ve bu bağlamda iklim krizi de uygarlığı etkilen bir tehdit olarak 1990’lı yıllardan sonra uluslararası camianın ve devletlerin gündemi haline geldi.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) iklim değişikliği sorununa karşı küresel tepkinin temelini oluşturmak üzere 1992 yılında kabul edilmiştir. Sözleşme 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin nihai amacı, atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir düzeyde durdurmaktır. BMİDÇS bir çerçeve sözleşme olarak genel kuralları, esasları ve yükümlülükleri tanımlamaktadır. Sözleşme, iklim sisteminin, bütünlüğü başta endüstri ve diğer sektörlerden kaynaklı karbondioksit ve öteki sera gazı salınımlarından etkilenebilecek, ortak bir varlık olduğunu kabul etmektedir.
Kyoto Protokolü
Aralık 1997’de Kyoto’da gerçekleştirilen BMİDÇS 3. Taraflar Konferansı’nda (COP3) kabul edilmiştir. Protokol, Sözleşme’nin amaç ve kurumlarını paylaşmaktadır. Bununla birlikte, iki anlaşma arasındaki en önemli ayrım, düzenledikleri yükümlülüklerin hukuki niteliği ile ilgilidir. Sözleşme sanayileşmiş ülkelerin sera gazı salınımlarını stabilize etmeleri yönünde bağlayıcı olmayan bir yükümlülük tanımlamışken, Protokol sanayileşmiş ülke Taraflarına bağlayıcı sera gazı salım sınırlama ve azaltım yükümlülükleri getirmiştir. Protokolün ülkelerin onayına ve uygulamasına hazır hale getirilmesi için gerekli ayrıntılı uygulama kuralları 2001 yılında Marakeş’te gerçekleştirilen 7. Taraflar Konferansı’nda (COP7) kabul edilmiştir. “Marakeş Uzlaşmaları” olarak adlandırılan bu kurallar 2005 yılında Protokol’ün 1. Taraflar Toplantısı’nda onaylanmıştır. 16 Şubat 2005’te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü’ne Mayıs 2010 itibariyle 191 ülke ve Avrupa Birliği taraftır.
Türkiye, bir OECD üyesi olarak, BMİDÇS 1992 yılında kabul edildiğinde gelişmiş ülkeler ile birlikte Sözleşme’nin EK-I ve EK-II listelerine dâhil edilmişti. 2001’de Marakeş’te gerçekleştirilen 7. Taraflar Konferansı’nda (COP7) alınan 26/CP.7 sayılı Kararla Türkiye’nin diğer EK-I Taraflarından farklı konumu tanınarak, adı BMİDÇS’nin EK-II listesinden çıkarılmış fakat EK-I listesinde kalmıştır. Türkiye 24 Mayıs 2004’te 189. Taraf olarak BMİDÇS’ne katılmıştır. Türkiye, 26 Ağustos 2009 tarihinde Kyoto Protokolü’ne taraf olmuştur. Protokol kabul edildiğinde BMİDÇS tarafı olmayan Türkiye, EK-I Taraflarının sayısallaştırılmış salım sınırlama veya azaltım yükümlülüklerinin tanımlandığı Protokol EK-B listesine dâhil edilmemiştir. Dolayısıyla, Protokol’ün 2008-2012 yıllarını kapsayan birinci yükümlülük döneminde ve 2012-2020 yıllarını kapsayan ikinci yükümlülük döneminde Türkiye’nin herhangi bir sayısallaştırılmış salım sınırlama veya azaltım yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Paris Antlaşması
Birleşmiş Milletler nezdinde dört yıldır devam eden evrensel yeni bir iklim anlaşmasının hazırlanması müzakereleri, 30 Kasım – 12 Aralık 2015 tarihleri arasında Paris’te gerçekleştirilen İklim Konferansında tamamlanmıştır (COP21). 12 Aralık 2015 tarihinde yayımlanan son taslak anlaşma ve karar metni, 2020 sonrası iklim değişikliği rejimini belirleyen Paris Anlaşması olarak 12 Aralık 2015 tarihinde 195 ülkenin oybirliği ile kabul edilmiştir. Paris Anlaşması, Kyoto Protokolünün uygulama döneminin sona ereceği 2020 yılından sonra yürürlüğe girecektir.
Paris Anlaşmasında, ana iklim sözleşmesi olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre sıralandığı eklerine (Ek-1, Ek-2, Ek-dışı) hiçbir atıf bulunmamaktadır. Bunun yerine, “gelişmiş ülke” ve “gelişmekte olan ülke” ifadeleri kullanılmış olup hangi ülkelerin gelişmiş, hangi ülkelerin ise gelişmekte olan ülke kategorisinde yer aldığı netliğe kavuşturulmamıştır. Paris Anlaşmasında, küresel ortalama sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 2 C derecenin oldukça altında tutulması ve sıcaklık artışının 1,5 C derece ile sınırlandırılması yönünde çaba sarf edilmesi hükmü yer almaktadır. Paris Anlaşmasının sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ilişkin olarak gelişmiş ülkelerin ekonomi genelinde mutlak emisyon azaltım hedefi alarak sürece liderlik edeceği ifade edilmektedir. Bu madde, Anlaşmanın kabul edilmesinin hemen öncesinde değiştirilmiş olup daha esnek bir hale getirilmiştir.
Paris Anlaşmasının sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ilişkin bölümünde gelişmekte olan ülkeler ise azaltım çabalarını geliştirmeye ve bu çabalarını zamanla farklı ulusal koşullarına göre ekonomi genelinde emisyon azaltımı veya sınırlandırmaya dönüştürmeye teşvik edilmiştir. Hem Paris Anlaşması hem de Paris Anlaşmasını yürürlüğe sokan Konferans Kararında, azaltım konusunda ulusal katkısını sunmuş olan ülkelerin bu katkıyı güncellemek zorunda olmadığı, bir ülkenin 2020 yılında uygulamaya sokacağı ulusal katkısını hali hazırda sunduğu bir bildirim varsa güncellemek zorunda olmayacağı, sunmayanların sunması gerektiği, ülkelerin ancak kendi isteği ile söz konusu güncellemeyi yapmak durumunda oldukları karara bağlanmıştır.
Küresel sera gazı emisyonlarının azaltılmasına katkı sağlamak için Paris Anlaşması ile yeni karbon mekanizmaları oluşturularak bu mekanizmalara katılım gönüllülük esasına dayandırılmıştır. Paris Anlaşması ile gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere hem sera gazı emisyonlarının azaltımı hem de iklim değişikliğine uyum yükümlülüklerini yerine getirmelerinde finans desteği sağlayacağı hüküm altına alınmıştır.
Türkiye Paris Konferansı öncesinde yeni anlaşmaya ilişkin 3 kırmızı çizgisini belirlemiş olup, Konferans süresince müzakerelerini bu eksende sürdürmüştür: Birincisi, yeni anlaşmada, Çerçeve Sözleşmenin “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” ilkesinin muhafaza edilmesidir. İkincisi, yeni anlaşmada Çerçeve Sözleşmenin ülkelerin kategorize edildiği mevcut ekler sistemine (Ek-1, Ek-2, Ek-1 Dışı) atıf yapılmamasıdır. Türkiye, gelişmiş ülkelerle birlikte Ek-1 listesinde bulunduğu için Ek-1 dışında yer alan ülkelere Ek-2 ülkelerince sağlanan finansman ve teknoloji transferi imkânlarından yararlanamamaktadır. Üçüncüsü, Türkiye’nin finans ve teknoloji desteklerine erişiminin önünün açılabilmesi için yeni anlaşmada ve 21. Taraflar Konferansı kararlarında ülkemizin gelişmekte olan ülkelerle birlikte anılması gerektiğidir.
Türkiye’de Karbon Piyasası
Türkiye, her ne kadar Kyoto Protokolü’nün emisyon ticaretine konu olan esneklik mekanizmalarından yararlanamıyorsa da bu mekanizmalardan bağımsız olarak işleyen, çevresel ve sosyal sorumluluk ilkesi çerçevesinde kurulmuş Gönüllü Karbon Piyasası’na yönelik projeler uzun süredir geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.
Türkiye, Gönüllü Karbon Piyasaları’ nda işlem gören sertifikaların geliştirildiği projelere 2005 yılından bu yana ev sahipliği yapmaktadır. Gönüllü Karbon Piyasası, Dünya Karbon Piyasası içerisinde çok küçük bir yüzdeyi temsil etmesine rağmen bu piyasayı hali hazırda etkili biçimde kullanmakta olan Türkiye’nin ileri dönemde karbon piyasalarına katılımı açısından önemli bir fırsat sunmaktadır.
Ülkemizde geliştirilen Gönüllü Karbon Piyasası’na yönelik projelerin kayıt altına alınmasına ve bu projelerden elde edilen karbon sertifikalarının takibine ilişkin olarak hazırlanan Gönüllü Karbon Piyasası Proje Kayıt Tebliği 9 Ekim 2013 Tarihli ve 28790 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Tebliğe göre, Türkiye’de Gönüllü Karbon Piyasaları kapsamında karbon sertifikası elde eden proje sahiplerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na kayıt olmaları ve projelerine ait proje tasarım belgesi, onaylama raporu ve doğrulama raporlarını projenin karbon sertifikasının elde edilmesini müteakip 30 gün içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na iletmeleri gerekmektedir.
Ayrıca, söz konusu projelerin kaydı için gerekli elektronik kayıt sistemi hazırlık çalışmaları da tamamlanmış ve kayıt sistemi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Çevre Bilgi Sistemi’ne dahil edilmiştir. Bu itibarla, proje sahiplerinin ve projelerinin kayıt işlemlerinin bu sistem üzerinden de gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Söz konusu kayıt sistemine http://online.cevre.gov.tr/ adresinden erişim sağlanabilmektedir.
PMR (Partnership for Market Readiness)
Kyoto Protokolü’nün ilk yükümlülük döneminin sona ereceği 2012 yılı sonrası yeni iklim değişikliği rejimi kapsamında mevcut esneklik mekanizmaları açısından çeşitli reformların yapılması ve yeni piyasa temelli mekanizmaların oluşturulması gündemdedir. Bu noktadan hareketle, Dünya Bankası da gelişmekte olan ülkeler ile yükselen ekonomilerin bahse konu mekanizmalardan etkin olarak yararlanmalarını teminen gerekli kapasite gelişimini sağlamak amacıyla, “Partnership for Market Readiness (PMR)” adıyla yeni bir teknik destek programını hayata geçirmiştir. Gelişmiş ülkeler tarafından finanse edilecek bu program ile 10 – 15 ülkenin karbon piyasalarına yönelik kapasite geliştirme faaliyetlerini ve bu alandaki pilot uygulamalarını desteklemek için hibe sağlanması öngörülmektedir.
PMR programı ülkelerin karbon piyasası hazırlık bileşenlerini kullanmaları ve piyasa mekanizmalarını ulusal düzeyde uygulamalarını sağlayacak teknik ve finansal destek vermeyi amaçlamaktadır. PMR uygulayıcı ülkeleri piyasa hazırlık sürecinin farklı aşamalarında bulunmakta ve piyasa mekanizmalarını farklı yollarla kullanabilecekleri yöntemler konusunda çalışmaktadırlar. Bazıları henüz izleme, raporlama ve doğrulama (MRV), veri toplama ve hukuki altyapının kurulması aşamalarında iken bazıları pilot uygulama yapabilecek aşamadadır. Türkiye’nin de içinde bulunduğu söz konusu program, uygulayıcı ülkelere piyasa mekanizmalarından faydalanabilmeleri için gerekli altyapının oluşturulmasından pilot uygulamalara kadar geniş bir alanda hareket şansı tanımaktadır. Program, uygulayıcı ülkeler için hem daha önce söz konusu aşamalardan geçen ülkelerin bilgi ve deneyimini, karşılaştıkları sorunları paylaşmak hem de aynı aşamada olan ülkeler ile işbirliği ve bilgi paylaşımı ile süreci en iyi şekilde yönetebilmek için önemli bir fırsat sunmaktadır.
MRV (Measurement, Reporting and Verification)
Sera gazı emisyonları izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması aşağıda yer alan mevzuatlar gereğince yapılır. İlgili konuları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ nın Çevre Yönetim Genel Müdürlüğü, İklim Değişikliği Dairesi Başkanlığı Takip eder.
Sera Gazı Emisyonları Takibi Hakkında Yönetmelik (17.05.2014 RG: 29003)
Sera Gazı Emisyonların İzlenmesi Ve Raporlanması Hakkında Tebliğ (22.07.2014 RG: 29068)
Sera Gazı Emisyon Raporlarının Doğrulanması Ve Doğrulayıcı Kuruluşların Yetkilendirilmesi Tebliği (2.4.0215 RG: 29314)
Sera Gazı Emisyon Raporlarının Doğrulanması ve Doğrulayıcı Kuruluşların Yetkilendirilmesi Tebliği Uygulama Usul ve Esasları (7.03.2016 – 3904)
Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik EK-1 de listelenen faaliyetleri yürüten tesisler, Sera gazı emisyonlarını izlemek, raporlamak ve doğrulatmakla yükümlüdür.
Kaynak
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı - http://www.csb.gov.tr
Paris Anlaşması Çevirisi – Ekoloji Kolektifi
Derleyen
Serkan SİVEL
Şirket Müdürü
serkan@resisco.com
Resisco Çevre Madencilik Mühendislik Danışmanlık San. Ve Tic. Ltd. Şti.
www.resisco.com