Kireç Sanayicileri Derneği (KİSAD) Başkanı Erol Üçüncü, 30 Ekim’de İzmir’de yaşanan deprem felaketiyle ilgili yaptığı açıklamada ‘’Bu acılardan ders çıkarmalıyız. Depremle savaşmayı öğrenmeliyiz ‘’ dedi.
KİSAD Başkanı Erol Üçüncü, İzmir Depremi’nin her anının tüm Türkiye tarafından hissedildiğini belirterek, ‘’Bu acı; hepimizin acısı. Yaşadığımız her depremde olduğu gibi bu depremde de ders almamız gereken çok konu var. Hepimiz üzerimize düşen görevi yerine getirip deprem acısını yeniden yaşamamak adına elimizden geleni yapmalıyız.’’ dedi.
Üçüncü, Kireç Dünyası Dergisi’ne yaptığı açıklamada, ‘’ İzmir ve çevresi 30 Ekim’de saatler 14.51’de gösterdiğinde büyük bir depremle sallandı. 100’ün üzerinde can hayattan koptu. 10 ilçede 4 bin 424 binada ve 33 bin 434 bağımsız bölümde hasar tespit edildi. 58 bina ve bin 572 bağımsız bölümün de acil, ağır ve yıkık durumda olduğu belirlendi. Yıkılan 17 binanın çevresi yakınlarının sağ çıkmasını gözyaşlarıyla bekleyenlerle doldu. Zaman zaman umutlar tükendi. Kurtarma ekipleri canla başla 24 saat görev yaptı. Tam da her şey bitti dendiği anda Elif bebek umutları yeniden yeşertti. Enkazın altında 65 saatlik yaşam mücadelesini kazanan minik Elif yeniden yaşama döndü. Yine her şey bitti dediğimizde yepyeni bir mucize yaşandı ve bu kez 4 yaşındaki minik Ayla kendisini kurtaran ekibe el sallayarak 91 saatin ardından enkazdan çıkmayı başardı. Hepimiz acıyı, hüznü, umudu tek bir yürekte hissettik ve yaşadık. Bu acılardan almamız gereken dersler olduğunu bir kez daha gördük’’ diye konuştu.
Deprem öncesi senaryolar yapılmalı
Üçüncü, açıklamasında şu görüşlere yer verdi, ‘’Maalesef ki her deprem, bir önceki gibi unutulmakta. 1923 Kanto (Japonya) depreminden sonra ünlü fizikçi Torahiko Terada doğal afetlerin esas, unutulduğu zaman geldiğini söylemiştir. Bu söz ülkemizin gerçeklerini çok iyi yansıtmaktadır O halde, deprem tehlikesi altında yaşayan ülkeler, deprem zararlarını en aza indirgemek zorundadırlar. Depremin sosyolojik ve psikolojik etkileri de hepimizi ilgilendiren bir konudur. Yaşanan yıkım, yakınlarını kaybeden insanlar, özellikle çocuklar üzerinde, hayatları boyunca unutamayacakları derin yaralar bırakabilir. Tehdit altında bulunan bölgelerde, depremin zararlarının azaltılması isteniyorsa, deprem öncesi senaryolar yapılmalı, deprem sürekli olarak gündemde tutulmalıdır. Böylece, depremle yaşanması öğrenilmelidir. Ayrıca, okullarda depremlerle ilgili eğitimler verilmelidir. Diğer taraftan, çarpık kentleşmenin önüne geçilmeli, imar planına esas zemin etüdü raporu zorunlu kılınmalı, deprem yönetmeliklerine uyulmalı, proje aşamasında inşaatlar denetlenmeli ve yapım kalitesi yükseltilmelidir.’’
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatan Üçüncü; yıkılan binalar arasında yeni binaların da mevcut olmasından duyduğu üzüntüyü dile getirirken, şunları söyledi, ‘’Deprem büyüklük bakımından oldukça yüksek. Ama gerek mühendislik, gerekse teknolojik bakımdan depremlerle savaşacak düzeyde olduğumuza inanıyorum. Türkiye’nin deprem savaşını, iyi yetişmiş Türk mühendisleri sayesinde kazanabileceği asla unutulmamalıdır.’’