Türkiye’nin ilk, İstanbul’un ise tek büyük kireç üreticisi olan Entegre, kuruluşunun 41. yılında yeni yönetimiyle kireç, alçı bazlı sıva, çimento bazlı sıva ve harç sektörüne değer katmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yılın Temmuz ayında Entegre Harç İşletme ve Fabrikalardan Sorumlu Genel Müdürü olarak göreve başlayan Seyfettin Baş ile Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür olarak göreve başlayan Bülent Kanıyılmaz, Entegre Harç’ın yeni döneminde koyduğu hedefleri ve bu hedefler doğrultusunda yapılan çalışmaları, kirecin sektördeki güncel durumuna ilişkin genel değerlendirmelerde bulunarak anlattı.
Öncelikle sizi biraz tanıyarak başlamak isteriz. Kendinizden bahsedebilir misiniz?
Seyfettin Baş (Entegre Harç İşletme ve Fabrikalardan Sorumlu Genel Müdürü):
Kireç sektörüne 2003 yılında Entegre ile başladım. Makine mühendisliği okudum, ancak iş hayatıma gemi mühendisi olarak başladım. Daha sonra hazır beton sektörüne geçtim. 1991 yılında Lafarge betonda çalışmaya başladım. 2017 yılının sonuna kadar Lafarge bünyesinde değişik şehir ve ülkelerde, farklı sektörlerde çalışma fırsatı buldum. Entegrede ikinci dönemim. Daha önce 2003-2006 yılları arasında fabrika direktörü olarak görev yaptım. 2006 yılından sonra Lafarge ile birlikte iki sene Suudi Arabistan’da çalıştım. Oradaki görevim bittikten sonra Lafarge alçı bölümünde Orta Doğu, Afrika ve Balkan Bölgeleri endüstriyel proje müdürü olarak çalıştım. 2011’den 2017’nin sonuna kadar yine Suudi Arabistan’da Lafarge Alçı genel müdürlüğü görevini yaptım. Ardından Türkiye’ye döndüm. 2018 yılının Temmuz ayında eski şirketim Entegre’de Bülent Bey ile birlikte yeniden göreve başladım. Burada işletme ve fabrikalardan sorumlu genel müdür olarak çalışıyorum.
Bülent Kanıyılmaz (Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür):
9 Eylül 1973, İzmir doğumluyum. 1996 yılında 9 Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. 1997-1998 yıllarında Batı Anadolu Çimento Sanayii A.Ş.’de görev yaptım. 1 Eylül 1999’da Dalsan Alçı San. Tic. A.Ş.’ de görevime başlayarak 20 Temmuz 2018’e kadar uzanan önemli süreçte Dalsan Alçı San.Tic. A.Ş.’de çalıştım. Ege ve Akdeniz bölge satış temsilciliği ve bölge müdürlüğü görevlerini üstlendim, 2011 yılında Türkiye satış müdürü olmamla birlikte İstanbul’a adım attım. Temmuz 2018 itibariyle de Entegre Harç Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdürü olarak görevime, Seyfettin Bey ile aynı gün başladım.
Entegre Harç’ın yeni döneminde koymuş olduğunuz yeni hedefleri konuşarak devam etmek isteriz. Entegre'nin kireç özelinde güncel üretim kapasitesi ve üretim hacmi nedir? Bu noktada uzun vadede koymuş olduğunuz hedefler var mı? Yeni döneminde Entegre, bu hedefler doğrultusunda nasıl bir yol izleyecek?
Seyfettin Baş:
Entegre kireç üretimine çok eskiden başlamış, köklü bir firma. Bu yıl 41. yılımızı kutluyoruz. Entegre’nin kireçteki üretim kapasitesi 90 bin ton/yıl diyebiliriz. Şu anda tam kapasite çalışıyoruz. Ancak kirecin, Entegre satışları arasındaki toplam payı yüzde altı civarlarındadır. Şu anda asıl büyük faaliyet alanımız alçı sıvalar, çimento bazlı sıvalar ve harçlardan oluşan geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Alçı bazlı sıva ve harçlardaki kapasitemiz kirecin çok üzerinde. 600 bin ton/yıl üretim kapasitesine sahibiz. Yine aynı şekilde 650 bin ton/yıl da çimento bazlı sıva ve harç üretim kapasitesine sahibiz.
“Stabilizasyonları kireçle yapılan yolların maliyet avantajı vardır”
Satış ve pazarlama noktasında konuşacak olursak kireç ve Entegre’nin diğer ürünleriyle ilgili, marka bilinirliği ve marketing noktasında neler söylemek istersiniz?
Bülent Kanıyılmaz:
Kirecin bizdeki bilinirliği Entegre’nin kuruluş tarihi de olan 1978 yılına kadar uzanıyor. Bugüne kadar çevrede yeterince kireç fabrikası bulunmamasından dolayı burada hep tam kapasite kireç üretimi yapıldı. Temmuz 2018’de Seyfettin Bey ile göreve başlamamızın ardından yaşanan ekonomik kriz ve dövizin yükselmesiyle beraber, inşaat sektöründe bir gerileme başladı. Demir-çelik sektörü de bu durumdan oldukça fazla etkilendi. Kireç kapasitemizin yaklaşık yüzde 70’îni demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren firmalara satıyoruz, buna bağlı olarak ister istemez bizler de etkilendik. Geriye kalan yüzde 30’luk payı, inşaat kireci olarak sektöre sunuyoruz. Yaşanan krizden dolayı inşaat sektöründe de bir daralma söz konusu oldu. Demir-çelik sektörü, üretimini daha ekonomik koşullarda gerçekleştirebilmek için kireç kullanımından uzaklaşmaya başladı. Bu durum kireç üreticisi olan bizler için bir tehdit haline geldi, çünkü inşaat sektöründe büyük bir potansiyel olmasına rağmen pazar küçüklüyor. Bununla birlikte, hizmet verdiğimiz demir-çelik fabrikalarının da Çanakkale-Biga bölgesine taşınacağını duyuyoruz. Tüm bu olumsuzlukların karşısında durabilmemiz için kireç sektöründe yeni pazarlar bulmamız gerekiyor. Kireç için alternatif kullanım alanları arasında en önemlisi, karayollarını da kapsayan zemin stabilizasyonu. Zemin stabilizasyonunda Avrupa ülkelerinde ciddi miktarda kireç kullanılmasına rağmen Türkiye’de böyle bir kullanım yok denebilecek kadar az. Yol alt temel stabilizasyonlarında kirecin kullanımı şartnamesi 2004 yılında yürürlüğe girdi fakat 2004’ten bu yana üreticiler, zemin stabilizasyonu uygulanan yol ihalesinden pay alamadı. Şartnamenin yürürlüğe girmesinden bu yana ülkemizde kilometrelerce yol yapıldı. Zemin stabilizasyonu uygulamasının maliyet avantajları göz önünde bulundurulmadı, herkesin yararına olan uygulamayı yaygınlaştırmak için çalışmamız gerekiyor
Seyfettin Baş:
Türkiye’de asfalt yollara beş yılda harcanan tamir-bakım masrafları, yol yapım bedeline eşit. Böyle bir ortamda maliyet kaygısıyla hareket ettiğimizde kar etmekten çok zarara uğruyoruz. Başlangıçta küçük bir miktar fazla harcayıp yıllar boyu o yolları güvenle kullanabilmek varken, maliyeti azaltmak amacıyla kireç kullanmadığımız için zemin yapısı daha güçsüz ve daha çabuk bozulan yolların bakım-onarım masraflarıyla karşı karşıya kalıp daha fazla zarar ediyoruz. Küçük bir maliyetten tasarruf etmek isterken daha büyük bir maliyete katlanıyoruz. Bu nedenle stabilizasyonları kireçle yapılan yolların maliyet avantajı vardır. Kireç stabilizasyonu ile zemin daha sağlam olur. Stabilizasyonunda kirecin kullanıldığı yollar, zamana ve iklimsel olaylara bağlı olarak meydana gelebilecek deformasyonlara karşı daha dayanıklı hale gelir.
“İstanbul’un tek kireç üreticisiyiz”
Yeni kireç pazarlarına ulaşmak için izlenmesi gereken yollar nedir?
Bülent Kanıyılmaz:
Yeni pazarları değerlendirdiğimizde kireç ihracatı ülkemizde yoğun olarak yapılmıyor. Yabancı pazarlar yerine iç pazarda penetrasyonumuzu artıracak çalışmalar yapmayı hedefliyoruz. Zemin stabilizasyonunda olduğu gibi, inşaat sektöründe de torba kireç kullanımı azaldı. Yaşanan krizlerden dolayı ülkemizin yara alan sektörleri arasında bulunan inşaat sektörü, kireç için önemli bir potansiyele sahip. Dolayısıyla bu potansiyelin değerlendirilebilmesi adına çalışmalar yapmak oldukça önemlidir. Bununla birlikte alçı ve çimento esaslı sıvalarda da kireç kullanımı mevcut. Entegre olarak bizler de hem alçı esaslı sıvalarda hem de çimento esaslı sıvalarda kendi ürettiğimiz kireci kullanıyoruz. Buna benzer olarak, gaz beton fabrikalarında da kireç kullanılıyor. Bütün bu sektörlerde kendimize pazar açmamız gerekiyor.
Seyfettin Baş:
Entegre olarak bizler kireç üretiminde çok eskiyiz. Bundan sonraki yıllarda kireç sektöründe olmaya devam edeceğiz. Entegre’nin en önemli özelliği sektörün lideri olmasıdır. Türkiye’de ilk endüstriyel kireç üretimi yapan firmalardan biridir Hem alçı sıva hem de çimento bazlı sıvalarda endüstriyel sıva üretiminde Entegre ilktir ve markadır. İstanbul civarında kireç, Entegre kireç ismiyle istenir.
Dünyada meydana gelen teknolojik gelişmeleri, kendi üretimine yansıtmak noktasında, Entegre’nin yapmış olduğu güncel çalışmalar var mı? Varsa nelerdir? Bu çalışmaları, üretimde verimlilik kapsamında değerlendirir misiniz?
Seyfettin Baş:
Biz üretim alanında bilinen en iyi teknolojilerden birine, Maerz Fırın Teknolojisi’ne sahibiz. Bizim anlayışımıza göre performans demek sürekli iyileştirmek ve sürekli geliştirmek demek. Bu bağlamda iyi bir teknolojiye sahip olmamıza ek olarak, enerji verimliliği açısından da kendimizi değerlendiriyoruz. Bu noktada en düşük enerji sarfiyatına sahip firmalardanız. Maerz Fırın Teknolojisi’nden daha iyi bir teknoloji bildiğimiz kadarıyla yok. Elbette dünyadaki gelişmeleri ve yenilikleri takip ediyoruz. İleride şu an kullandığımız teknolojiden daha ileri bir teknolojinin geliştiğini görürsek, o yeniliği de mutlaka değerlendireceğiz.
Bülent Kanıyılmaz:
Sadece üretim noktasında değil, satış ve pazarlama, usta eğitimleri gibi önemli konularda da dijital dönüşümleri takip ediyoruz. Müşteri memnuniyet anketleri, bayilerle iletişim gibi önemli alanlarda teknolojiyi ve dijital platformları mümkün olduğu kadar fazla kullanmaya çalışıyoruz.
Göreve geldiğimizde siparişler fax ve mail yoluyla gelirken şimdi dijital ortama geçiş yapıyoruz. Online bir sipariş platformu kurmak için çalışmalara başladık. Kuracağımız online sipariş portalı üzerinden, bayilerimiz kendi siparişlerini girebilecek, cari hesaplarını görebilecek, kredi kartı üzerinden alışveriş yapabilecek ve siparişlerinin sevk edilme durumunu yakından takip edebilecekler. Bayi ile aramızda bu şekilde bir modül oluşturduk. Bayi portal üzerinden siparişini verip ödemesini yapabilecek, almak istediği ürünün fabrikadaki durumunu, siparişinin yüklenip yüklenmediğini, satın almayla ilgili her bir sürecini kontrol edebilecek.
Dijital platformlarda yapmış olduğunuz eğitim çalışmaları var mı?
Bülent Kanıyılmaz:
Online bir platform üzerinde, interaktif bir ortam hazırlayarak, burada eğitim çalışmaları yapmayı planlıyoruz. Bu eğitimlerin sonunda küçük sınavlar yapılacak, sınav sonuçlarına bağlı olarak ustalara belge ve hediyeler verilecek. Bu projeyi henüz hayata geçirmedik. Pazarlama bölümüyle üzerinde çalışıyoruz. Öncesinde bir mikrosite, sonrasında da mobil tarafta bir takım dijital geliştirmeler yoluna gideceğiz. Hem bir e-ticaret platformu hem de ustalarla ilgili hükümetin de desteklediği bir program başlatmayı planlıyoruz. Programa katılan ustalar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilecek belgelere sahip olacaklar. Yılsonuna kadar ustayı interaktif olarak eğittikten sonra aracı firmalar üzerinden sınavını yaptıracağız ve o belgeyi almaya hak kazanan ustalara belgelerini vereceğiz. Ustaların eğitilmesini ve birtakım uzmanlık belgelerine sahip olmasını oldukça önemsiyoruz, çünkü gelecekte o belgeler ustalardan mutlaka istenecek. Sertifikası, ehliyeti olmayan ustalar belli noktalarda iş yapamayacak, büyük projelere bu belgelere sahip olmayan ustalar giremeyecekler.
Karayolu ve demiryolu yapımından baca gazı desülfürizasyonu; zemin stabilizasyonundan tarıma kadar birçok alanda kullanıldığında önemli faydalar sağlayan kirecin, ülkemizdeki üretimi ve kullanımı, gelişmiş ülkelerdeki standartları yakalayamadığımız noktada bulunuyor. Buradan anlıyoruz ki kirecin kullanım alanları ile ilgili bilinç hala yeteri kadar uyandırılmış değil. Bu bilincin uyandırılmasına yönelik olarak üreticilerin üzerine düşen önemli görevler sizce nelerdir?
Seyfettin Baş:
Çeşitli projelerin gerçekleştirilmesi süreci, üreticilerden daha çok derneklerin üzerine görev olarak düşüyor. Dernek üyelerinin daha fazla kaynak ayırarak daha fazla tanıtım ve bilinçlendirme çalışması yapması gerekiyor. Bunlar, bireysel olarak yapılabilecek çalışmalar değil. Daha önce de vurguladığım gibi, insanlar projelerde başlangıçta maliyet kaygısıyla hareket ediyorlar. Kullanım ömrü, dayanıklılık gibi kavramlar bu maliyet kaygıları nedeniyle göz ardı ediliyor. Yolun toplam kullanım süresi ve bu süredeki bakım masrafları göz ardı ediliyor. Başlangıçta küçük bir tasarruf yapıp ileride daha büyük masraflara katlanıyoruz.
Yapı sektöründe enerji verimliliği kapsamında kanun koyucular tarafından, binalarda enerji kimlik belgesi alma zorunluluğu ile birlikte, ısı yalıtımı uygulama zorunluluğu getirildi. Buna benzer olarak hem bireysel kireç üreticilerinin hem de KİSAD üyelerinin kirecin zemin iyileştirmede kullanımı ile ilgili kanun koyuculardan beklentileri nelerdir?
Seyfettin Baş:
Kireç üreticilerinin beklentisi, en uygun maliyeti sağladığı durumlarda stabilizasyonun kireçle yapılmasını sağlamaktır. Yapılması gereken, maliyet hesabı yaparak ihale açılması için Karayolları Genel Müdürlüğü’nü ikna etmektir. Stabilizasyonda bakım- onarımı da içine alan toplam maliyete bakılması lazım. Bir de durabilite göz ardı ediliyor. Standartların yükseltilmesi lazım. Standartlardaki limitler minimum kabul sınırlarıdır ve gerçek uygulamada daha yüksek değerler alınabilir.
Kirecin kullanım alanlarından bir tanesi de tarihi eserlerin restorasyonu. Bu noktadan bakıldığında kirecin, toplumsal hafızanın korunması noktasında arz ettiği önem de çok büyük. Tarihte ve tarihi yapıların korunmasında kirecin öneminden bahsetmenizi istesek, siz neler söylersiniz? Retorasyon işlemlerinde çok yaygın olarak kullanılan hidrolik kireç ülkemizde üretilmemektedir. Bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?
Bülent Kanıyılmaz:
Tarihi yapıların restorasyonuyla ilgili olarak geliştirdiğimiz ürünlerin içeriğinde kireç de bulunuyor. Genellikle tarihi eser restorasyonunda hidrolik kireç kullanılmaktadır. Hidrolik kirecin ülkemizde durumunu değerlendirdiğimizde pazarda yeterli talep olmadığını görüyoruz. İstanbul’da kireç, pişmiş kil ve tuğla kırıklarını karıştırarak elde edilen Horasan harcı ile restore edilmiş çok güzel iki hamam bulunuyor. Sürdürülebilir bir pazar olmadıkça Türkiye’de hidrolik kireç üretmenin yerinde bir hamle olmayacağı kanısındayız.
Seyfettin Baş:
Ancak şöyle de bir gerçek var. Tarihi yapılardaki eski malzemeyle restorasyonda kullanılacak yeni malzemenin uyumu çok önemli. Mesele sadece mukavemet meselesi değil. Bütünlüğü sağlamak. Restorasyonda kullanılan malzeme tarihi yapının dokusuyla uyumlu olmazsa sonuç alamazsınız. Onun için insanlar o işe uyumlu malzeme arıyorlar. O işin uygun malzemesi de hidrolik kireç ya da alçıdır. Ama alçı dediğimde iç mekânda kullanılan alçı sıvalardan bahsetmiyorum. Tarihi yapılarda, Mısır Piramitlerinde de kullanılmış olan alçıdan bahsediyorum. O da yine aynı şekilde kil ve birtakım karışımlarla hazırlanmış olup hava şartlarına dayanıklıdır.
Entegre olarak Ar-Ge çalışmalarınız var mıdır ya da yakın zamanda böyle bir çalışma planlıyor musunuz? Bu konuda yapmış olduğunuz güncel çalışmalarınızdan ve bu çalışmalarınızın pazara yansımasından bahseder misiniz?
Seyfettin Baş:
Ar-Ge çalışmalarıyla ürünlerimizde geliştirmeler ve yeni hammaddelere uygun optimizasyonlar yapılıyor. Bununla birlikte, bazen müşteriden de Ar-Ge talepleri gelebiliyor. Müşterilerin farklı ürün beklentileri var. Bu beklentileri karşılamak için bir fikri yakaladığımız zaman Bülent Bey’in de desteğiyle bir çalışma başlatıyoruz. Önce laboratuvarda küçük ölçekli çalışmalarla bilgi toplanıyor, daha sonra bu bilgiler ışığında laboratuvar çalışmaları, denemeler, testler yapıyoruz. Yine laboratuvarlarda küçük ölçekli üretim yapıyoruz. Bir sonraki aşamada da endüstriyel ürün üretimini gerçekleştiriyor ve bunu sahada test ediyoruz. Yine müşterilerden gelen geri dönüşler ışığında, geliştirdiğimiz ürünlerimizi piyasaya arz ediyoruz. Entegrenin modern cihazlarla takviye edilmiş kapsamlı bir Ar-Ge laboratuvarı var. Kireç sektöründe laboratuvar kullanan ve bu laboratuvarda mühendis çalıştıran ilk firma Entegre’dir. Hammaddeden nihai ürüne kadar hem kimya hem de fizik laboratuvarında çalışmalar yapıyoruz.
Bülent Kanıyılmaz:
Ocağımızdaki kalitesi en yüksek kireç taşı, kireç üretiminde kullanılıyor. Diğer taşlar agrega olarak hazır beton firmalarına satılıyor. Entegre Harç’ta kalite takibi daha fırına girmeden başlıyor. Sahadaki arkadaşlarımızın pazarda başarılı olabilmeleri için ürünün kaliteli üretilmesi, üretimin takip edilmesi, müşteriye iyi hizmet ve kaliteli ürünün son kullanıcıya ulaşması çok önemli. Kireç ile ilgili müşterilerimizden çoğunlukla memnuniyet noktasında geri bildirimler alıyoruz. Zaman zaman gelen geliştirmeye yönelik bildirimler de tabi ki bizim için çok önemli. Müşterilerimizden gelen bu geri bildirimlere en kısa sürede cevap verebiliyor olmak için planlı ve bütünleşik bir organizasyon sürdürüyoruz. Sahadan gelen ürün ile ilgili talepler AR-GE departmanımıza iletiliyor, ürün üzerinde gereken testler ve değerlendirmeler yapılıyor varsa mevcut sorun çözüme kavuşturularak müşterimize bildiriliyor. Burada ekip çalışması, hız ve birlik beraberlik çok önemli.
Sahadan gelen talepleri ürün üretimi ve geliştirmesi noktasında nasıl sonuçlandırıyorsunuz?
Bülent Kanıyılmaz:
Sahadan gelen talepleri Ar-Ge laboratuvarına iletiyoruz. Laboratuvarımız belirli bir prosedürü gerçekleştirdikten sonra istenen ürünün üretilip üretilemeyeceğine dair değerlendirmelerini tamamlıyor akabinde sonucu hızlıca saha ekibimiz ve müşterilerimiz ile mutlaka paylaşıyoruz.
Kirecin sahip olması gereken kalite standartları nelerdir? Entegre bu standartları sağlayabiliyor mu?
Seyfettin Baş:
Sönmüş ve sönmemiş kireçler ile tarım kirecinde TSE standartları var. Entegre, farklı alanlarda kullanılan her ürünün sahip olması gereken her türlü sertifikaya sahiptir. “Fazlası var, eksiği yok” diyebiliriz.
Tarım kirecinin 23 Ocak 2018 tarihinde gübre statüsünden çıkartılarak, yüzde 18 KDV uygulamasına tekrar geçilmesi kararına yönelik değerlendirmede bulunmanızı istersek neler söylerseniz?
Seyfettin Baş:
Yüzde 18 KDV uygulamasının yeniden hayata geçmesi demek, tarım kireci fiyatlarının yüzde 18 artması anlamına geliyor. Bu da sektör açısından olumsuz bir durum.
“Daralan pazarda Entegre’nin payını büyütüyoruz”
2019’un kalan üç çeyreği ve 2020 hedefleriniz ve beklentilerinizden kısaca bahseder misiniz?
Bülent Kanıyılmaz:
Sektörde çok büyük bir düşüş yaşanmasına rağmen Entegre Harç olarak mücadele ederek, ekibin motivasyonunu aktif tutarak satışlarımızı korumaya çalışıyoruz. Satış ekibinin önemi böyle günlerde ortaya çıkıyor. Şu an güçlü bir satış ekibine ihtiyacımız var. Türkiye’nin sahip olduğu güce ve taşıdığı potansiyele inanıyoruz. Pazarı ve fiyatları çok yakından takip ediyoruz. Sektördeki öncülüğümüzü ve liderliğimizi korumaya devam ediyoruz. Pazar ne kadar küçülürse küçülsün, daralan pastada Entegre Harç’ın payını korumaya ve o dilimi genişletmeye çalışıyoruz. Önümüzde pasta olduğu sürece Entegre o pastadan payını alacak.
Seyfettin Baş:
Zorluklar var ama pozitif bakmaya devam ediyoruz. Türkiye ekonomisi dinamik. Şu anda zorluklar var ama her şeyin iyi olacağını umut ediyoruz. Önümüzdeki dönemde daha iyi pazar, daha nitelikli işler ve daha güçlü bir Türkiye ekonomisi için çalışıyoruz. Güçlü bir Türkiye’ye inanıyoruz. Daha yapılacak çok şey var. Çünkü bizim ülkemiz gelişmeye devam ediyor. Böyle bir ortamda kötümser olamayız.
“İhracatta en büyük avantajımız geniş ürün gamımız”
2019’da ihracata daha çok yöneldiniz. Entegre’nin ihracatını değerlendirebilir misiniz?
Bülent Kanıyılmaz:
İhracat bizim için arık bir öncelik haline geldi. Türkiye’de inşaat sektörü çok zor günlerden geçiyor ve toparlanması oldukça zaman alacak. Bu sebeple bugüne dek harekete geçmediğimiz ihracat konusunu artık bir öncelik olarak değerlendirmemiz ve sürdürülebilirlik sağlamamız gerekiyor. İhracatımızın ciromuzda büyük bir payının olması gerektiğini düşünerek kısa ve uzun vadeli stratejik planımızı yaptık. Yeni yönetim ve organizasyon yapısı ile ihracat konusunda önemli ölçüde bir yapılanma oldu. Önceki dönemlerde iç piyasa henüz doymadığı ve talep yüksek olduğu için fabrika kapasitesi kaynaklı ihracatla ilgili herhangi bir çalışmaya gerek duyulmamış. Ankara fabrikamız ile kapasitemizi artırdık ancak iç pazarda büyük oranda bir daralma gerçekleşti ve devam ediyor. İhracatımızı geliştirmek için Hollanda, Moskova, Almanya gibi ülkelerde gerçekleşen fuarlara katılım gösteriyoruz. İhracat ekibimiz de yabancı pazarların durumlarını yakından takip ediyor. İç pazarda yaşanan daralmaya birçok kez değindik, bu duruma bir parantez açıp yaşanan daralmaya rağmen satışlarımızı koruduğumuzu belirtmek isterim. Mevcudu korumamızın en büyük etkenlerinden biri de ekip ruhu ve tam motivasyon ile çalışıyor olmamız.
Üretici firmalar olarak, Entegre’nin de üyesi olduğu KİSAD, kireç sektörünün tepe kuruluşu. Sektör üreticisi olarak, KİSAD’ın önemini nasıl ifade edersiniz? Sektör üreticisi olarak KİSAD’tan beklentileriniz nelerdir?
Seyfettin Baş:
KİSAD, Entegre aktif katılımı, ciddi desteği ve ev sahipliğinde kurulmuş olan bir dernek. Kireç sektörünün temsili açısından büyük bir öneme sahip. Ancak yeteri kadar desteklenmiyor. Sektörde üreticilerin fazla olmasına rağmen, KİSAD’ın yeteri kadar üyesi yok. Dolayısıyla, öncelikle üye tabanının artırılması gerekiyor. KİSAD’ın sektörü temsil etmesi için bir mali kaynak gerekiyor, çünkü KİSAD, bugünkü koşullarda yeterli kaynağa sahip değil. Destek sağlamak ve kaynak ayırmak lazım. Bu sayede sektöre yönelik Ar-Ge çalışmalarını, üniversite-sanayi iş birliklerini organize edebilir. Bu nedenle KİSAD’tan beklentimiz üye tabanının artırılmasıdır.
Bülent Kanıyılmaz:
KİSAD sektörde biraz daha butik, az üyeli; kendisine üretim yapan firmaları çıkarttığınız zaman sektörün yüzde 80’inin temsil edildiği bir dernek. Derneğin ilk kurucusu olarak KİSAD’ı oldukça önemsiyoruz. KİSAD ile birlikte olmaktan gurur duyuyoruz.