Türkiye'de kirecin, kısıtlı bir alanda yalnızca yöresel ihtiyaçları karşıladığı bir dönemde fabrikasını kurarak, üretime başlayan, Türkiye'nin ilk kireç üreticilerinden biri Paksan/Kaksan... Enerjiye, üretim için gerekli malzemelere ulaşmanın zor olduğu, fabrikaların durduğu 1980'lerin zorlu koşullarına rağmen ayakta kalabilmiş. Bu süreçte fabrika bünyesinde önemli çalışmaları hayata geçiren sektör duayenlerinden Feyyaz Kırkekiz, "Ülke şartları ne kadar zorlu olursa olsun hiç ümitsizliğe kapılmadım" diyerek başlıyor o dönemleri anlatmaya... Feyyaz Kırksekiz ile kireç sektöründe geçirdiği 46 yıllık süreçte kazandığı deneyimleri, hem Paksan'ın hem de kireç sektörünün tarihten günümüze uzanan süreçteki gelişimini, kirecin farklı alanlarda kullanım yaygınlığını ve kullanıldığı alana sağladığı katkıları konuştuk.
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Kendinizden ve kariyer hikayenizden bahseder misiniz?
1951 yılında Sivas’ın Divriği İlçesi’nde doğdum. Kireç sektörüne 1974 yılında PAKSAN Kireç Sanayii’nde başladım. 46 yıldır da bu sektörün içerisindeyim. Çeşitli firmalarda görev yaptıktan sonra yine Paksan Kireç Fabrikası’na döndüm ve çalışmalarıma devam ediyorum. Çalışma sürecimde üretim ağırlıklı rehabilitasyon, proje yenileme alanlarında faaliyet gösterdim. Kimya mühendisiyim. Bir oğlum, bir de kızım var. Oğlum Sakarya Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, kızım ise çevre mühendisidir.
PAKSAN’ın kuruluş öyküsü ve üretim faaliyetleri, ihracatı hakkında bilgi verir misiniz?
PAKSAN Kireç Fabrikası, teknolojik olarak Türkiye’nin üretim yapan ilk fabrikası dersek yanlış olmaz. Fabrikamızın kurulduğu 1968-1969 yıllarında, Türkiye’de kireç, kısıtlı bir alanda, yöresel ihtiyaçları karşılarken, PAKSAN’ın kuruluşu ile beraber kireç üretimi Türkiye’de teknolojik anlamda başlamış oldu.
PAKSAN’ın kurulması, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde faaliyet gösteren firmaları da kirece yatırım yapmaya teşvik etti. Bu firmalar kireç üretimine ciddi yatırımlar yaptı. Ciddi yollar kat ettik. Ancak günümüze uzanan süreç içerisinde yeni teknolojilerin, yeni ürünlerin piyasaya sunulması kirecin biraz daha geri planda kalmasına sebep olsa da PAKSAN bütün yeniliklerin takipçisi oldu, kendini sürekli güncel tuttu ve kireç üretimi hala sürdürüyor.
Üretimde kullandığımız ham madde fevkalade nitelikli. Nitelikli ham madde ile iyi kalitede üretim gerçekleştiriyoruz. İnşaat kirecinde talep azaldığı için, endüstriyel üretim yoğunlukta. Üretimimizle çelik ve gaz beton sektörünün ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Altın ve gümüş madenlerindeki kullanımlar için de kireç üretiyoruz. İhracatımızı da sanayi kuruluşlarının ihtiyacı belirliyor. Ancak ağırlıklı üretimimiz iç piyasanın ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir…
Farklı firmalarda görev aldınız. Ayrılmanıza rağmen yeniden göreve çağrıldınız. Sizi tekrar tercih etmelerinin nedeni nedir?
46 yılımın tamamı kireç sektöründe geçti. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde sektör içerisinde hizmette bulundum. Benim en büyük avantajım çok iyi arkadaşlarla, konusunda uzman kişilerle birlikte olmuş olmamdır. Bu kişiler benim meslek hayatımda keyifle çalışmamı sağladı. Belli bir bilgi birikimine sahip olmam, deneyimlerimin tercih edilmemdeki en önemli sebepler olduğuna inanıyorum. Bilgi ve deneyimim, prosesin içerisinde hemhal olmanın getirmiş olduğu bir avantaj…
46 yıl… Çok ciddi bir tecrübe… Bu süre içerisinde hiç “eyvah’’ dediğiniz bir an oldu mu?
Hiç olmadı. Ülke şartları ne kadar zorlu olursa olsun hiç ümitsizliğe kapılmadım. Türkiye hem politik olarak, sosyolojik olarak, ekonomik olarak çok zor süreçler geçirdi tarih boyunca… 1980’lerde yaşadığımız sorunları hala hatırlarım… O zamanlar elektrik gücü yetmiyordu. Kullanabileceğiniz enerji miktarı aylık bazda sınırlanıyordu. O sınırı aştığınız an, şalterler indiriliyordu. Üretim için ihtiyaç duyduğunuz malzemeyi bulamazdık. Bulsak da fiyatlar anormal yüksekti. Enerji ve malzeme yetersizliğinden dolayı fabrikalar dururdu. O dönemde yaşadığım kaosu hiç unutamam. Buna rağmen bizler, elimizden geleni yapmaya devam ettik. O zamanlar kuruluşların bir kısmı yatırım odaklı gitti, bir kısmı mevcut varlıklarıyla idare etti. Fabrikaları kurmak için teknolojileri hep dışarıdan getirdik. Sadece sacı ve tuğlayı Türkiye’de bulurduk zira. Şimdi proje de dahil her şeyi, Türkiye’de üretir hale geldik. Bunlar çok güzel gelişmeler. Yetişmiş insan gücümüz var. Artık kirecin tarifi de, standardı da değişti. Rulman bulamadığımız zamanlar geride kaldı.
İnşaat kirecinde talebin azaldığından, inşaat sektöründe pazara sunulan yeni ürünlerin kireci geri planda bıraktığını ifade ettiniz. Günümüz yapılarında hala kireç tercih edilen bir malzeme olsaydı, kullanıldığı yapılara ne gibi katkılar sağlardı?
Önceki yıllarda kirecin başlıca kullanım alanı konut inşaatlarıydı. Konut inşasında en çok kullanılan malzemeler; kireç, çimento ve kumdur. Briket ve tuğla da zaman zaman kullanılıyordu. Biz de üretimimizin yüzde 90’ına yakın bir kısmını inşaat kireci olarak üretiyorduk. Bu, yapının genel karakterinden kaynaklanıyordu. Şimdi yapıların tipi de değişti, tekniği de... İnşaatlarda kireç artık yalnızca ıslak zeminlerde kullanılıyor. Geri kalanların tamamı yapı kimyasalları…
Kireç, doğal bir malzeme olduğu için kireçle yapılan sıvanın kullanıldığı yapılar her zaman daha sağlıklı olur çünkü... İnsan nasıl nefes alıp veriyorsa, kireç kullanılan binalar da nefes alıp verir, kendi kendini yeniler. İnşaatta yapı kimyasalları kullandığınızda, binanın nefes alma veya içerisindeki havanın sirkülasyonu sonucu oluşan karbondioksiti rafine etme kabiliyeti kalmıyor. Dileğim; kirecin yapı tekniği içerisinde daha yaygın kullanılmasıdır. Bildiğimiz o kaba ve ince sıvaların, yeniden kullanılmasıdır. Bunu belki biz görmeyiz ama gelecek nesiller kirecin yapılardaki değerini yeniden keşfedecektir, kirecin binadaki kullanımı yeniden artacaktır. Özellikle de az katlı binalarda... Bunun olması gerektiğini gören, buna inanan, inşaatın içerisinde yetişmiş mimarlarımız da var. Ama çok azınlıkta kaldı.
Anadolu’daki yapıların inşasında kireç kullanımı devam ediyor
Çok hızlı büyüyen Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerdeki yapıların inşasında kireç yaygın kullanılmasa da, Anadolu’daki insanımız eski yapı tekniğini uygulamaya hala devam ediyor. Kireç, çimento, kum, tuğla gibi malzemeler oradaki yapıların inşasında hala kullanılır vaziyette… Terk edilmiş değil.
Atalarımız da kireci çok iyi kullanmış vakti zamanında… Selçuklulardan kalma eserler günümüzde varlığını hala koruyor. Bu eserlerin üzerinden yüz yıllar geçmiş olmasına rağmen eserlerin bünyesindeki kirecin yapısını, mukavemetini gözlemlemek mümkün.
Bazı restorasyon çalışmalarında, yeni ara parçalar keşfediliyor. Balyoz darbesiyle bile bu eserleri kırmak mümkün değil. Demek ki; burada bir bağlayıcı kuvvet var. Hali hazırda keşfedilmiş, bilinen tarihi yapılar, nice deprem görmüş. Bu yapılar depremlerde yer yer zarar görse bile, yapıların temelinde bir milim oynama olmamış. Bunlar bugünkü teknikle değil, o günkü zanaatkarlıkla inşa edilmiş yapılar. Çoğunlukla Horasan harcı kullanılan bu eserler hala sapasağlam ayakta duruyor.
PAKSAN, üretime başladığı ilk yıllardan beri kireçte kalitenin adresi misyonuyla faaliyetlerine devam ediyor. Kaliteli kireç üretimi için, üreticilerin dikkate alması gereken en önemli kriterler nelerdir?
Kireç, tabiattan almış olduğunuz kalkeri ısıl işleme tabi tutup, kalsinasyon sonucunda elde etmiş olduğunuz bir ürün ve Türkiye, kalker bakımından oldukça zengin bir ülke.
Öncelikle bir ham madde stokunuz varsa ve kontrol edilebilir bir prosese sahipseniz, kaliteyi elde edersiniz. Ham madde rezervinin iyi tespit edilmesi gerekir. Üretime karar verildiğinde jeolojik, kimyasal, morfolojik etütler çok iyi yapılmalı. Ham maddenin karakterini, fiziksel ve kimyasal özelliklerini bilip, bunlara uygun prosesi de geliştirdiğinizde, nitelikli kireci elde edersiniz.
Laboratuvarlarınızdaki kalite kontrol süreçlerinizden bahseder misiniz? Sahip olduğunuz kalite belgeleri ve gerek üretim tesislerinizde gerekse kalite kontrol sürecinde kullandığınız teknolojiler nelerdir?
Laboratuvarımız TSE’ye bağlıdır. Laboratuvarda ham madde kontrolü, ara ürünlerin kontrolü, nihai ürünlerin kontrolünde, yani üretim sürecimizin her aşamasında ürünlerimizi TSE normları içerisinde kontrol ediyoruz. Ürünlerimizin hem kimyasal hem fiziksel analizlerini yapıyoruz.
Kireç sektörü, işlerin çok ucuz fiyatlarla döndüğü bir sektör. Dolayısıyla bu alanda ciddi alt yatırımlara gidilemiyor artık. Bu nedenle günü kurtaran, bugünün ihtiyacına cevap verecek analizler ve arge çalışmaları yapılıyor. Sektörde teknolojik olarak çok ciddi yatırımlar yapılamıyor. Çalışmalar bir noktaya kadar gelse de getirisi fazla olmadığı için belli bir sınır içerisinde kalıyor.
Baca gazı desülfürizasyonu, kireç stabilizasyonu gibi konularda kireç kullanımının önemi hakkında neler söylersiniz?
Kireç sektöründe çalışanlar olarak geçmişte KİSAD Teknik komitesini oluşturmuştuk, bu gibi konuları tartışırdık. Çok kıymetli bir hocamız, Prof. Dr. Adnan Akyarlı bize önderlik eder, kireç sektörünün ileriye dönük yatırımlarının önünü açmak, daha doğrusu tüketim profilini geliştirmek için kireç stabilizasyonu, zemin iyileştirme, kanallarda, nehirlerde, derelerde su ıslahı gibi konularda bizi bilgilendirirdi. Bütün bu konularda ciddi çalışmalarımız oldu. Çalışmalarımızda kireç stabilizasyonunun ülkemizde ihmal edildiğini gördük. Karayollarında kireci hem stabilizasyonda, hem de asfaltta kullanabiliyorsunuz. Dolayısıyla burada ciddi bir tüketim kanalı ortaya çıkıyor. Esasında KİSAD’ın hazırlamış olduğu program, karayollarında uygulamaya girerse Türkiye’deki kireç sektörü üretimi önemli ölçüde artacaktır.
Bugün, termik santrallerin çoğunda linyit kullanıyor. Akışkan yataklı linyit kullanılan buhar kazanlarında ilk yatırım maliyetinin düşük olmasından dolayı kireç taşı kullanılmış. Bu çok büyük bir hata… Burada kireç taşı değil kireç kullanılmalı. En başta kireci tercih etmiş olsalardı, projenin maliyeti fazla olacaktı ama işletmedeki maliyetler çok düşük olacaktı. Bundan sonraki yapılan yatırımlarda kireç taşı yerine kireç kullanmaları sağlanmalı. Bu bilinç yavaş yavaş oluşuyor. Geldiğimiz noktada bazı bölgelerde akışkan yataklı kazanlarda kirecin kullanıldığını biliyor, iyi sonuçlar elde edildiğini öğreniyoruz.
Türkiye’de, zemin stabilizasyonu ve zemin stabilizasyonunda kirecin kullanımı ile ilgili yoğunluk sizce ne durumda? Şu an hangi noktadayız?
Belli bölgelerde KİSAD’ın çok ciddi çalışmaları var. Çalışmalar var ama makine ve ekipman yok… Kireç stabilizasyonu için de ayrı bir ekipman lazım. Ekipman noktasında çok eksik var. Eğer o altyapıdaki uygulayıcı ekipmanı koyarsanız kireç stabilizasyonu yapacak çok yer var. Bunu temin etmek gerekir.
İşin makine kısmının yeterli olmadığından bahsettiniz. Yol stabilizasyonunda kireç kullanımı noktasında kanun koyucular tarafında da sıkıntı yaşıyor musunuz? Karayolları Genel Müdürlüğü gibi makamlardan bu yönde bir beklentiniz var mı?
Kireç stabilizasyonunun nasıl uygulanacağına dair yöntemler çok net. Yeni yeni kanunlaşmaya başladı. Burada görev biraz da müteahhitlere düşüyor. Hafriyat, nakliye, istihraç kalemlerinde çok ciddi paralar söz konusu. Kireç stabilizasyonunda zemin çökmüyor. Her seferinde yenileme çalışması gerekmiyor. Kireç stabilizasyonu ile zemin, gelen yüke göre davranış biçimi sergiliyor. Bu sistem güneş panellerinin zemininin iyileştirilmesinde de çok etkilidir. Kirecin kullanılabileceği o kadar çok alan var ki...
Tarım kirecinin 23 Ocak 2018 tarihinde gübre statüsünden çıkartılarak, yüzde 18 KDV uygulamasına tekrar geçilmesi kararına yönelik değerlendirmede bulunmanızı istersek neler söylerseniz?
Karadeniz Bölgesi, Marmara Bölgesi asidik toprakların yoğun olduğu bir bölge. Asidik özellikli toprağın bazik hale getirip toprak verimliliğinin ve kalitesini artırılmasında kirecin önemi büyük. Kireç, toprakta azot döngüsü artırmaya yardımcı olur. Asidik topraklarda, verimi artırmak için kireç kullanımını yaygınlaştıracak bazı çalışmalar yapıldı. Çalışmaların çok ciddi faydaları da oldu. Lazım olduğu zaman insanlar toprak tahlillerini yaptırdıktan sonra ihtiyaç duyduğu kireci alıyor. Çünkü kirecin ürün niteliğini ne kadar artırdığını, kireç kullanmadığı zaman ne kaybettiğini çok net görüyor.
Tarım alanlarında kirecin rekolteyi, bir arazide ekilen üründen elde edilen yıllık toplam tarımsal üretimi, yüzde 20 artırdığı biliniyor. Fındık üreticisine doğru kireç kullanımıyla ilgili neler önerirsiniz?
Kirecin rekolteyi yüzde 20 oranında artırdığı, doğru tespit. Yapılan araştırmalar da kirecin faydalarını ortaya koyuyor. Ancak kirecin bu faydayı sağlayabilmesi için, insanların da belli bir donanıma sahip olması şart. İnsanlara kirecin faydalarını ve kullanım yöntemlerini anlattığımızda bize şüpheyle yaklaşıyor. Ancak anlattıklarımızı uygularsa, ürününün niteliğinin, niceliğinin artmış, iyileşmiş olduğunu görüyor. Deneyimleyerek öğreniyor anlayacağınız… Kireç kullanımı ile topraktaki verim, toprağın işlenebilme kabiliyeti artıyor. Üretici bu artıları üst üste koydukça, kirecin toprak üzerindeki etkisini gördükçe kireci kullanıyor. Bu da bir eğitim sürecidir. İnsanımız eğitildiği sürece, neden sonuç ilişkilerini değerlendirebildiği sürece bir şeyi kabullenir. Aynı durum ormanlarda da geçerli. Ormanlarda verimliliği artırmak için de kireç kullanmak gerekiyor.
Kireç üreticileri olarak özellikle tarım alanlarında faaliyet gösteren kullanıcılara gerek KİSAD, gerek kireç üreticileri olarak siz bir eğitim programı yapmayı düşünür müsünüz? Yaparsanız faydalı olur mu?
Tabi ki… Her zaman faydalı olur. Eğitmek kadar güzel bir şey var mı? Biliyor olsa bile tekrar etmekte de fayda var üstelik... Tarım Kredi Kooperatiflerini de bu konuda bilgilendirmek gerekir. Sonuçta ülkemiz kazanıyor. Çok eksiğimiz var. İnsanımızı eğitirsek ilgili her birim de harekete geçecektir.